Doğal yöntemlerle tedavi ve diğer adıyla Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp tıbbın dünyadaki önemi her geçen gün artmaktadır. Paralel olarak genç hekimlerin tamamlayıcı tıbba ilgileri de her geçen gün daha da artmaktadır. Avrupa başta olmak üzere tamamlayıcı tıp kürsüleri bir bir kurulmaktadır. Ancak ülkemizde bu durum henüz hak ettiği yerde değildir. Doğal yöntemlerle diğer bir deyişle tamamlayıcı tıp tedavi kapsamında sırf akupunktur için sağlık bakanlığının onayladığı bir sertifika programı mevcuttur. Bu sevindirici ancak yeterli değildir.
Tamamlayıcı Tıp Nedir?
Tamamlayıcı tıp insan bedenini, hastalığı meydana getiren genetik, sosyal, çevre, iş faktörleri; o organdaki bozukluktan etkilenen diğer organsal, fonksiyonel değişiklikler, bunun oluşturduğu psikolojik ve ruhsal farklılaşmalarla birlikte değerlendiren geleneksel tıp ve okul tıbbı sentezinin bugünkü yaklaşımıdır.
Tamamlayıcı Tıp Hangi Yöntemlerini içerir?
- Nöralterapi
- Nizam tedavisi
- Manuelterapi, karyopraksi ve osteopati
- Psikoterapi
- Sağlıklı ve dengeli beslenme
- Oksijen ve ozon tedavisi
- Fizyoterapi ve egzersiz
- Refleks tedavisi
- Fitoterapi
- Hipnoterapi
- Biyofeedback
- Homeopati
- Voll’e göre elektroakupunktur
- Solunum egzersizleri ve solunum tedavileri
- Kendi kanı ile tedavi
- Enzim terapisi
- Balneoterapi
- Uygulamalı kinezyoloji
- İridoloji
- Makrobiyotik diyet
Neden Tamamlayıcı Tıp Yöntemlerine İhtiyaç Var?
Tüm tıp doktorlarının eğitimini aldığı okul tıbbı ya da modern tıpta, artan uzmanlıklar ile beraber uzman hekimler hastaları bölüm bölüm değerlendirmektedir; sadece göz, sadece karaciğer, sadece beyin, sadece bağırsak gibi. Böbrek sorunu da olan bir hastayı uzman hepatolog, nefroloğa gitmesini söylemektedir, romatizması olan ağrılı olan bir hastanın ilaçlara bağlı sindirim şikayeti için gastroenteroloğa sevk edilmektedir. Uzayan bir sevk zinciri sonunda hasta elinde bir dizi reçete ile kalmakta ancak danıştığı uzmanlar o ilacı kendisinin yazmadığını yazan hekim ile konuşması gerektiğini söylemektedir.
Hasta elinde ilaçlar, kafası karışık ve özellikle kronik hastalıklarda ilaca bağımlı ve ilaç yan etkilerinden dolayı sıkıntılı başka süreçlerle bir başına kalmaktadır.
Tabii uzmanlıklar da gereklidir; ancak bu uzmanlar kendi branşlarını bir bütünün içinde değerlendirmeleri temeli ile.
Tıp fakültelerinin ilk senelerinde bizlere insan fizyolojisi, anatomisi, patolojisi anlatılıyor; üçüncü sınıfta kliniklere geçiyor ve hastalıkları öğreniyoruz, ancak mezun olurken sadece hastalıkların tedavisinde hangi ilaç kullanılacak düşüncesi ile sahaya çıkıyoruz.
İlaçların tamamen faydalı olduğu toplumsal bilincinin yaygın olduğu bir dönemdeyiz. Her ilacın bir kimyasal olduğu tamamen göz ardı edilmiş durumda.
Bugün modern tıpta, yapacağı ameliyatı iyi anlatan, daha öncesinde uygulayacağı tedaviyi hastayla görüşen, ilacın yan etkilerinden bahseden doktor, ‘iyi hekim’ veya hastane ‘iyi hastane’ olarak tanımlanıyor. Tamamlayıcı tıp insanlara zaman ayırıyor, konuşuyor, dokunuyor, dinliyor. İnsanı obje muamelesinden uzak tutuyor ve onun birey olarak önemli olduğunun altını çiziyor.
Örneğin, modern tıp cerrahi olarak bir hastayı ameliyat ediyor ve ilaç veriyor. Ancak ruhsal yönüne bakmıyor. Hasta kendi korkuları ile baş başa bırakılıyor. Doğal yöntemlerle tedavide ise bunun yanında nöralterapi, masaj, akupunktur, fitoterapi, beslenme, konuşmak, müzik, koku, ses gibi birçok insanı insan yapan ve mutlu kılan ruhsal motivasyonel bir sürü unsurla hareket ediyor. Fiziksel proseslerini hızlandırabiliyor, kendini iyi hissetme halini kazandırabiliyor. Aslında bu, modern tıbbın en doğal beklentileri yerine getirirken ne kadar zorlandığını gösteriyor.
Önemli bir diğer nokta; yüksek tansiyon gibi, romatizmal hastalıklar gibi daha pek çok kronik hastalıkta sadece semptomatik tedavisi yapılabilmekte; ilaç kesilince şikayetlerin su yüzüne çıktığı ilaca bağımlı hayatlar yaratılmakta.
Oysa mucizevi bedenimiz dengeleri sağlandığı zaman (ki tamamlayıcı tıpta regülasyon adı veriliyor); pek çok hastalığını kendisi tedavi edebilmektedir. Çünkü insan bedeni beslenmesiyle, yaşam koşulları ile, psikolojisi ile, kendisini var eden tüm oluşumları ile bir bütündür. İnsan bedenine bir bütün olarak bakamadığımız sürece sadece ilaç yazan doktorlar olarak toplum sağlığımıza ve ülke ekonomimize yük oluşturmaya devam edeceğiz. Modern tıbbın anayasası size açtığı faturayla başlıyor, kapattığı andan itibaren alakası kesiliyor. Bu modern tıbbın eksiğiydi. Onu da ‘alternatif tıp’ denilen tamamlayıcı tıp gördü.
Modern tıbbın tamamlayıcıya ihtiyacı, daha ziyade işbirliği noktasındadır. Özetle Tamamlayıcı Tıp Yöntemlerine Neden İhtiyaç var?
- Hipokratın söylediği gibi insan bedenine bir bütün olarak bakıldığı için.
- Doğal yöntemleri ile yapılan tedavi yöntemleri olduğu için
- İnsan bedeninin bütünsel olarak sağlığını arttırdığı için
- Koruyucu yöntemler içerdiği için (sadece aşı ve rutin kontrol değil) sağlıklı gelecek nesiller için
- Tıp mesleği gibi saygın bir mesleğe ilaç sektöründen kurtarmak için
- Ülke ekonomisine anlamlı katkısı için
Bugün tamamlayıcı tıp, bir anlamda geçen yüzyılın sonunda metalaşan tıbbın tekrardan insana kazandırılmasının mücadelesidir.
Bugün tamamlayıcı tıp ve modern tıp birbirine zıt iki kutup gibi duruyorlar. O kadar değilse bile, bilimin ışığıaltında modern tıbbın zaman ayıramadığı, ilgilenemediği alanlarda tamamlayıcı tıptan yararlanmak gerekir. Uzun süreli ve tedavisi mümkün olmayan kronik hastalıklarda tamamlayıcı tıptan daha insani metotlarla faydalanmak mümkündür.
Özellikle çevreyi iyileştirme, iyilik hali verme, kendini iyi hissetme, yani bedensel sağlık dışında iç dünya ile ilgili konularda tamamlayıcı tıp ile hastaya yardımcı olmak mümkündür. Tamamlayıcı tıp tedavi araçlarımızın yanına, modern tıptaki ilaçları koymamızda hiçbir sakınca yoktur.
Türkiye de doğal yöntemlerle tedavi mevzuatı olmadığından, çoğu kez bu boşluk hekim olmayan şifacılar olarak ortaya çıkan insanlar tarafından doldurulmaktadır.
Tamamlayıcı tıbbın tedavi yöntemlerinin pek çoğu Türkiye de ehli olmayan kişiler tarafından uygulandığından toplumda bu tedavi metotlarına karşı bir güvensizlik mevcuttur. Toplum tarafından ortaya çıkan bu haksız güvensizliği gidermek maksadıyla bunun bilimsel olduğunu ortaya çıkarmak gibi bir görevimizin olduğunu düşünüyorum.
Birçok gelişmiş ülkede ise nüfusun %70-80’ i Tamamlayıcı tıp uygulamalarından yararlanmaktadır. Bu ülkelerde Tamamlayıcı Tıp, günümüz batı tıbbıyla birlikte, onun etkisini azaltmadan, hastanın durumunu iyileştirmek üzere kullanılır. Bu terapinin, kullanılan esas terapinin yaptıklarını desteklerken, olumlu etkileri aracılığıyla hastanın çok daha çabuk iyileşmesini sağlayan olumlu bir etkisi olmalıdır.
Tamamlayıcı Tıp uygulamaları geleneksel olarak etkili olduğu gözlenen ve bilinen, ancak, modern tıp yani kanıta dayalı tıp kavramı içerisinde deneysel koşullarda doğruluğu tekrarlanamadığı için kabul göremeyen tedavi yöntemleri olarak görüldüğü için ayrı bir kategoride isimlendirilmektedir.
Önceleri “alternatif tıp” olarak isimlendirilmesi ise hiçbir bilim insanının itibar etmeyeceği bir tanımlama olarak artık unutulmuştur.
Ancak son yıllarda nöralterapi, akupunktur, homeopati, manuel terapi ve ozon ile ilgili deneysel çalışmaların sonuçlarının bilimsel yayınlarda yer bulması artık tamamlayıcı tıbbın bilimsel platformda daha iddialı ve sağlam adımlarla geliştiğini göstermektedir..